Çocukluğumuzda Toprak Sergen’e Aşık Olmamızın En Önemli Nedeni: “Ay Işığında Saklıdır” Filmi

Şule daima Sibel’in geçmişte ne kadar çok sevgilisi olduğundan bahseder. Babasını Orhan Günşiray canlandırdığı ve dubleks konutta oturduğu için Sibel’in varlıklı kızı olduğunu anlıyoruz. Sibel’in fino biçimi çektirdiği çok havalı fönü de 90’ların güçlü bayanlığını hoş örnekliyor.

Şule’yi oynayan Aydan Şener bir reklam ajansında yönetici üzere bir şeydir lakin ne olduğu da belirli değildir. Sibel de ajansta yönetici üzere bir şeydir fakat onun da ne olduğu muhakkak değildir. Bu iki bayanın daima döpiyes giymesinden üst seviye birileri olduğunu çıkarıyoruz.

Uygar reklam metin müellifidir ve reklam sineması senaryosu yazmıp gelmiştir. Birinci sefer Şule ile müsabakası da bu toplantıya denk düşer. Uygar asi görünümlü, postişli saçlı ve fuck the system bir erkektir. Toplantıda ortalığı siker atar, anti-kapitalist mavralar atıp reklam muharriri olduğu için kompleksli puştun tekidir lakin olsundur, Uygar seksidir. 90’larda seksi erkek olarak Küçük Emrah’ın çıplak ficuduna giydiği deri ceketli fotoğrafı vardır yalnızca. Uygar bu türlü kıtlığın olduğu bir ortamda gönüllere meşk etmiştir.

Uygar reklam metin müellifi olduğu için kendisine özel odasında (ulan güya her reklamcının özel ofisi varmış gibi) ayaklarını masaya dikip basket topu döndürür zira Uygar Amerikanvari bir reklam müellifidir. O süreçte otomobil reklamı yazsa da basket topu döndürür zira Uygar lakin basket topu döndürerek yaratıcı fikirler ortaya çıkarabilir.

Şule’nin annesi erkek arkadaşı varlıklı, şirket sahibi Kerem ile bir an evvel evlenmesini istemektedir lakin Şule tam aksine Kerem’den sıkıldığını ve ayrılmak istediğini söyler. Kız anası olarak anası da delirir tabi, Kerem’den daha yağlı kapı bulamayacaktır ancak Şule başında Kerem’i bitirmiştir. Uygar’ı gördükten sonra ayrılma konusuna girmesi de Şule’nin ne ayran istekli bir bayan olduğunu göstermektedir.

Şule profesyonel iş hayatında başarılıdır, çok da güçlü şirket sahibi Kerem isimli bir sevgilisi vardır. Ay o kadar sıkıcı bir çifttir ki bunlar izlerken Kerem ya da Şule ölsün diye dua edersiniz. Şule daima döpiyes giydiği için kendisi de ruhen bir döpiyes olmuştur. Reklam toplantısında Uygar’ın asi rakçı hallerinden etkilenmiştir zira Kerem kıtipyozun tekidir.

Uygar’ın daş ötesi sarışın bir kız arkadaşı vardır lakin arkadaştır yalnızca, piç herifin friendzoned yaptığı kızın hoşluğu görünce aslında ne kadar onursuz olduğunu anlarsınız. Bu kızı da alıp balıkçı teknesindeki yaşlı başlı garibanlarla rakı balık muhabbetine masraf. Felsefi birtakım kelamlar konuşurlar lakin anlamazsınız zira Uygar siz fanilerin anlayabileceği bir ideolojiye sahip değildir.

Şule başına koyduğu üzere Uygar’ı gördüğünün akşamı kaç yıllık sevgilisi güçlü Kerem’den ayrılmak için buluşur. Pembe fecî döpiyesini çıkarmaya bile tenezzül etmeden bir an evvel Kerem’den ayrılmalıdır zira aklı rakçı Uygar’a takılmıştır (belli etmez bunu lakin izleyici anlar, İZLEYİCİ APTAL DEĞİL ŞULE!!) Kerem üzülür, delirir, evlenme teklifi eder fakat beyhude Şule işi bitirir ancak Kerem için hiçbir şey bitmiş üzere görünmez.

Uygar Şule’ye “sana iş göstericem, bizim ajanstakiler bi boktan anlamıyo bu işi bi tek sana anlatıcam” diye yanlar lakin maksat hislerinden bahsetmektir. Bu sebeple Şule’nin meskenine gelir ve ilan-ı aşk eder fakat Şule iplemez, sıkıntı bayanı oynar halbuki içi sarfiyat Uygar’a. Gerçek bir profesyonel üzere Uygar’ı aksiler lakin Uygar vazgeçmeyecektir.

Şule tabi ki her izleyicinin kestirim ettiği üzere Uygar’a daha fazla karşı koyamaz ve halvet olurlar. Dün Uygar’a profesyonellikten bahseden Şule seks sabahı adeta bir aşk piremsesine dönüşmüştür. Buradan da Uygar’ın bayanları nasıl kendine bağladığını anlarız.

90’ların seksapellik anlayışını gözler önüne seren o kıymetli sahne gelir. Uygar beyaz slip donu görünsün de seksiliğine seksilik katılsın diye kot pantolonun fermuarını çekmeden takılır meskende. Şule her zamanki üzere sıkıcılıkta tepedir ve yeniden döpiyes giymiştir.

Şıllık Sibel güya çok şekliymiş üzere bir gece Uygar’ın daima takıldığı rock bara sarfiyat ve Uygar’ın çok alkollü olmasından faydalanıp Uygar’la sekis yapar.

Uygar sabah kalktığında yatağında cıscıbıl yatan Sibel’i görünce çok üzülür ve çok üzüldüğünü muhakkak etmek için postişlerini salar. Tam bu sırada Şule güya hepimiz 90’larda Fransız üzere kese kağıdına baget ekmek koyup geziyormuşuz üzere meskene girer ve şok olup kaçar. Uygar gerisinden baksırıyla koşsa da yakalayamaz zira beyaz slip donu yoktur. Uygar muhteşem gücünü beyaz slip donundan almaktadır.

Şule’nin depiği koyduğu varlıklı ve şirket sahibi eski sevgilisi Kerem mafyöz bir tipe bürünüp bir anda adamlarına Uygar’ı kaçırıp dövmelerini emreder. Adamlar Uygar’ın ağzını kırdıktan sonra tren taylarına bırakırlar ve eksiksiz bir kurguyla Uygar’ın düşüşünü görürüz. Uygar’ın başı kopacak diye beklerken hat-trick yapıp son anda kendine getirirler.

Şule telefonlarına filan çıkmayınca haliyle Uygar da pişmanlığını göstermek için konutta kendi kendine salak hareketlere girer. Tarihin birinci pilates topu olan pembe topu yumruklar, yatakta anlamsızca dömbelir zira Şule’yi sevmektedir.

Münir Özkul’un oynadığı Münir Baba karakteri kıyıda yaşayan (gerçekten kıyıda plaj şemsiyesinin altında masada oturarak yaşamaktadır), Uygar’ın akıl hocası karakteridir. Sinemada ortada Münir Baba’dan bahsedilir lakin çok da açıklama yapılmaz. Uygar kaşına yapıştırdığı bir bant sayesinde “artık iyileştim” imajı vererek bir mühlet kıyıda Münir Baba’nın yanında takılıp koyu sohbetler eder. Felsefik konuşmalarına burada da devam eden Uygar maalesef Münir Baba’nın başını sikmektedir.

Kerem bir formda Şule’yi evlenmeye ikna eder ve Sibel ile Şule nikah için kıyafet alışverişine masraflar. Sibel kıyafetini Şule’ye gösterirken kalçasındaki ben görünsün diye eteğini tokayla belinden tutturur zira o ben görülmelidir. Şule Uygar’ı sarışın bir bayanla yatak bastığı sabah bayanın yüzünü değil yalnızca kalçasındaki kocaman beni görmüştür. Sadece Şule Sibel’in ne gurursuz bir arkadaş olduğunu anlasın diye yapım dönünce eteği kolay açılan bir elbise bulmak yerine tokayla o eteği tutturur ve Şule tüm gerçeklerin farkına vararak Sibel ile olan arkadaşlığını bitirir.

Uygar uçurum kenarı bir zirvede Amerikan canavarı cipinin zirvesinde melül melül fikirlere dalmıştır. İşte tam bu noktada sinema kopar zira Uygar artık Şule’yi istememektedir zira nedeni de yoktur. Şule “ben unuttum her şeyi gel birleşelim” der fakat Uygar “unutmak ölmektir” üzere tekrar sikimsonik bi ideoloji parçalayıp otomobile atlar…

Şule tam her şeyden ümidi kesip dönüp giderken Uygar harika bir sahne ile gaza basar ve uçurumdan aşağı gazı kökleyerek intihar eder.

Son sahnede Şule ve Münir Baba oturup “unutmak ölümmüş gerçekten” üzere saçma sapan bir şeyler söyler ve çat diye sinema biter. İzleyici de “aq bu nası bitiş” diye sinemanın saçmalığı karşısında dona kalır. Sineması televizyonda döndüğü periyot izleyen çocuk ve ergen kızlar olarak bizlere Toprak Sergen aşkı kalır…