Boğaziçi Üniversitesi yerleşkesinde Kabe figürlü fotoğrafın yere serilmesi üzerine açılan davada tabir veren tutuklu öğrenci Doğu Demirtaş, kelam konusu resmi asan kişinin güvenlik vazifelisi olduğunu söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi’nde Kabe fotoğrafının yere serilmesi nedeniyle 2’si tutuklu 7 öğrencinin “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” kabahatinden 1’er yıldan 3’er yıla kadar mahpus istemiyle yargılanmasına başlandı.
İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tüm sanıklar ve avukatları katıldı. Sanık yakınları ile CHP Genel Lider Yardımcısı Gökçe Gökçen, CHP Küme Başkanvekili Özgür Özel, CHP İstanbul Vilayet Lideri Canan Kaftancıoğlu, CHP milletvekilleri Ali Şeker ve Seda Kadıgil ile TİP Hatay Milletvekili Barış Atay, İstanbul milletvekili Ahmet Şık ile çok sayıda basın mensubu da duruşmayı takip etti.
Hakim: LGBT üyeliğin var mı?
Sanık öğrencilerin avukatlarından Levent Pişkin, hareketin tabir özgürlüğü kapsamında kaldığı ve hata ögeleri oluşmadığından müvekkillerinin beraatını talep etti. Duruşmada iddianamenin okunmasının akabinde sanık öğrencilerin tabirleri alındı. Tutuklu sanık Doğu Demirtaş savunmasında, “Rektörlük protestolarının akabinde daha barışçıl bir maksatla stant protestosu yapmak istedik. Kelam konusu eser anonim bir eser. Hiçbir kişi ya da bölümü aşağılamak üzere bir hedefim yok. Suçlamayı kabul etmiyorum” dedi.
LGBTi üyeliği olup olmadığı sorulan sanık Demirtaş, “Yok, ancak arkadaşlarım var” dedi. Hakimin resmi kimin astığını sorması üzerine “Resmi asan kişi güvenlik görevlisiydi” cevabını verdi.
“Resmi bizim astığımıza yönelik tutanak imzalatmaya çalıştılar”
Belge kapsamında 47 gündür tutuklu olan bir başka öğrenci olan Selahattin Uğuzeş de üzerine atılı suçlamayı reddetti:
“Sergi, rektör olayları kapsamında düzenlendi. Gelen eserler bir seçmeye tabi tutulmadı. 300-400 kadar eser geldi. Sergiden meskene döndüğümde arkadaşlarım polis tarafından arandığımı söyledi. Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne gittim. Orada fotoğrafla ilgili sorular soruldu. Sonra resmi benim ve Doğu’nun astığının yazılı olduğu bir tutanak imzalatmaya çalıştılar. Savcılıkta tutukluluğa sevk edilmeden bu haberi TRT’den öğrendik.”
Uğuzeş şöyle devam etti:
“Suç sürece kastım ve berbat niyetim yoktu. Standa gittim ve anlamadığım bir cürümden ötürü 47 gündür tutukluyum. Avukatım olmadan beyanda bulunmadığım halde bana bir tutanak getirdiler. Tutanakta resmi asan dört bireyden biri olduğumu kabul ettiğim yazıyordu. Ben bu tutanağı imzalamadım” dedi.
Kayıp eser mahkemede ortaya çıktı
Belge kapsamında konut mahpusu cezasına çarptırılan Sena Işık Baş savunmasında, stantta çok fazla eser olduğunu ve tek başına bu yapıtın yere konulmasının kelam konusu olmadığını söyledi. Baş, suçlama konusu yapıtı kaldırması için rastgele bir ihtar almadığını belirtti. Baş, savunmasında fotoğrafın nerede olduğunu bilmediğini söylerken hâkim, “Kayıp fotoğraf bu muydu?” diyerek ayağa kalktı ve dava konusu görseli açtı.
Baş’ın tabiri sırasında hakim, kayıp olarak bilinen yapıtı açarak mahkeme salonunda gösterdi. Avukatların “Eser bulunmuş mu?” sorusuna hakim, “Dosyada” diye yanıt verdi. Avukatlar ise yapıtın belgede olmadığını, kayıp olarak kayda geçtiğini tabir etti.
“Size kulluk etmiyoruz”
Çağlayan Adliyesi önünde toplanan akademisyen ve öğrenciler duruşma öncesi basın açıklaması yapmak istedi. Polis bunun üzerine koronavirüs salgını gerekesiyle kümeye dağılmaları istikametinde ihtar yaptı. Lakin akademisyen ve öğrenciler geri adım atmayarak açıklamalarını gerçekleştirdi.
Açıklamada “Bu tutuklamalar hukuksuzdur, arkadaşlarımızı derhal özgür bırakın. Gayretimiz her türkü baskı teşebbüsüne karşın devam ediyor. Cumhurbaşkanına yüreğimiz yetiyor demiştik. Bizi size şartsız itaat edenlerle karıştırmayın. Bugün o mektupta dediklerimizi motamot tekrarlıyoruz. Size kulluk etmiyoruz. Hukuksuzca tutukladığınız her arkadaşımızı alacağız. Çabamızı durduracağınız kudretiniz olmadığı üzere demokratik hakkımızı gasp eden ucuz siyasetinizin ardına sığınamazsınız. Sanmayın ki hukuk reformunuzla ezilenleri safınıza katabilirsiniz. Safımız işçilerin ve ezilenlerin safıdır. Demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanındayız. Tüm kayyımları gönderene, tüm arkadaşlarımızı alana kadar çabamıza devam edeceğiz. Yüreğimiz yetiyor” sözlerine yer verildi.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Hataları Soruşturma Ofisi’nce hazırlanan iddianamede, olayla ilgili savcılıkça re’sen soruşturma başlatıldığı belirtildi. Olay gününe ilişkin imajlara nazaran, şüphelilerden Doğu Demirtaş ve Selahattin Uğuzeş’in Boğaziçi Üniversitesi yerleşke alanı içerisindeki stant alanındaki bir panoya 29 Ocak’ta saat 12.45 sıralarında Kabe fotoğrafı üzerine Şahmeran tasviri ve dört bir yanında LGBTİ amblemi bulunan resmi astıkları belirtildi.
Üniversitenin güvenlik vazifelileri tarafından tutulan tutanağa nazaran fotoğrafın asılması üzerine şüphelilerin fotoğrafın dini simgeleri aşağılayıcı nitelikte olduğu tarafında uyarıldıkları, fakat şüpheliler Hazar Kolancalı ve Sena Işık Baş’ın bahse husus panonun kendi sorumluluklarında olduğunu, bir sorun olursa kendilerinin ilgileneceklerini beyan ettikleri argüman edildi.
Küme içinde birtakım öğrencilerin dini kıymetlere alışılmamış olduğu gerekçesiyle fotoğrafın kaldırılması gerektiğini belirttikleri, lakin şüphelilerin resmi kaldırmayacaklarını söyledikleri iddianamede yer aldı. Daha sonra şüpheliler Can Bodrumlu, Eda Kalafat ve Rümeysa Özüyağlı’nın Boğaziçi Rektörlüğü’ne hitaben “Şahmeran figürü bulunan fotoğraf kaybolmuştur. Saat 17.00 itibariyle gerekli araştırmaların yapılmasını istiyoruz” formunda dilekçe düzenleyerek imzaladıkları anlatıldı. İddianamede, 7 şüphelinin “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme cürmünden 1’er yıldan 3 ‘er yıla kadar mahpusları talep edildi.
Gazete Duvar ve ANKA
Onedio
